TÜRK ROMANCILIĞININ ÖZGÜN KALEMİ: Tahsin Yücel

 

Tahsin Yücel’i nasıl tanımlarsınız? Akademisyen, yazar, eleştirmen, çevirmen ya da göstergebilimin ilk örneklerini veren bir bilim insanı… hemşeri, öykücü ya da romancı… Şüphesiz Tahsin Yücel bu saydıklarımızın hepsini özümsemiş ve dünya edebiyatına adını altın harflerle yazdırmıştır.

 

“Gerçek edebiyat ruhsal sağlığımızın güvencesidir, her zaman sürdürmüştür bu işlevini; umarım, bundan sonra da sürdürür.”

Vatandaş, Tahsin Yücel

 

Tahsin Yücel, 17 Şubat 1933’te Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Ötegeçe Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Henüz üç yaşındayken babasını kaybetmiştir. İlk eğitim çağını burada tamamlamış, ilk yazma denemelerine burada başlamıştır. Ötegeçe onun için ilk sosyal okuldur. Anadolu’nun çoğu kırsal yerleşkesinde olduğu gibi ekonomik olarak sıkıntılı bir çocukluk ve ilk gençlik yıllarının ardından kabul edildiği Galatasaray Lisesi, onun hayatının miladı olmuştur. Yücel burada Ahmet Kutsi Tecer, Orhan Şaik Gökyay, Yıldırım Keskin gibi Türk dilinin gönüllü çalışmacılarıyla arkadaşlık kurmuş ve dil üstüne düşünceleri de böylece şekillenmeye başlamıştır. Lise mezuniyetinin hemen ardından İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümüne kaydolan Yücel, hem yaşamını idame ettirmek hem de çok sevdiği yazarlık mesleğinde yol kat etmek için Varlık Yayınlarının kurucusu Yaşar Nabi Nayır’a mektup yazar. Birkaç hafta sonra Nayır’ın cevap mektubuyla profesyonel anlamda yazarlık kariyerinin önü açılır ve Varlık Yayınlarında çalışmaya başlar. İlk öykü kitabı olan Uçan Daireler (1954) burada yayımlanır. Ertesi yıl yayımladığı Haney Yaşamalı isimli öykü kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanını kazanır. Kazandığı ilk ödülle birlikte Yücel’in üretken kalemi coşkuyla yazmaya devam eder. 1958’de yayımlanan Düşlerin Ölümü ile Türk Dil Kurumu Öykü Ödülüne layık görülür. 1960’da ilk romanı Mutfak Çıkmazı’nı yayımlar. Tahsin Yücel bir yandan öyküler yazarken bir yandan da okuluna devam eder. Üniversite mezuniyetinin ardından Gülçin Arıca ile evlenir.

 

Çiftin bu evlilikten şimdilerde akademisyen olan iki kızları olur. Yücel, yüksek akademik çalışmalarına ara vermeden yine İstanbul Üniversitesi'nde devam eder. Burada dünyaca ünlü dilbilimci Algirdas Julien Greimas’a öğrenci olur. Tahsin Yücel’in akademideki miladını da Greimas’ın öğrencisi olmasını kabul edersek yanılmış olmayız sanırım. Zira 1965’te doktora tezi olarak çalışmaya başladığı Bernanos’un İmgesel Evreni’ni hocası Greimas’a incelemesi için bıraktığında kendinin bile bilmediği bir bilimsel örneğe imza atmıştı; ilk göstergebilim örneğine. A. J. Greimas, Yücel’in bu çalışmasının henüz tamamlanmamış göstergebilimin ilk örneği olduğuna ilerleyen yıllarda kaleme aldığı Yapısal Anlambilim isimli kitabında yer verecektir. Tahsin Yücel, bu tez çalışmasıyla doktor unvanını alır.

 

Akademik çalışmalarına yalnızca askerlikte geçirdiği iki yıl için ara veren Yücel (1965-1967), askerlik bitiminden ölümüne dek geçen sürede herhangi boşluğa mahâl vermeden üretkenliği ve çalışkanlığıyla hem akademik hem de yazınsal çalışmalarına devam etmiştir. Dönemin en popüler dilbilim şehri olan Paris’e burslu öğrenci olarak gider. Burada birçok ünlü yazar ve akademisyenle bağ kurar. Dilimize Fransız edebiyatının birçok yazınsal örneğini kazandıran Yücel, Türkçenin yabancı dillerin baskı ve gürültüsünden kurtulması adına öz Türkçeyi yeğ tutmuş; Türkçesi varken yabancı kökenli sözcük kullanmamaya özen göstermiştir. Bu yönüyle çevirdiği eserler üzerinden birçok eleştiri de almıştır. Fakat Yücel tüm bu eleştirilere dilbilim ekseninde yanıt vermiştir. Onun için dil salt anlaşma aracı değil aynı zamanda kimlik meselesidir. Öykülerinde, denemelerinde, romanlarında, çevirilerinde, eleştirilerinde Türkçe titizliği kendini net şekilde gösterir.

 

Tahsin Yücel’e 1984’te, yaptığı tüm çeviriler adına Azra Erhat Çeviri Yazını Üstün Hizmet Ödülü verilir. Ne ki bu kazandığı son ödül olmayacaktır. 1993’te yayımlanan Peygamberin Son Beş Günü ile Orhan Kemal Roman Ödülüne, 1997’de Fransız Hükümetinin Fransızcaya katkı sunanlara takdim ettiği “Palmes Academique” nişanına, 2003’te Yalan romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülüne, 2007’de Gökdelen ile Balkanika Ödülüne değer görülmüştür.

 

Tahsin Yücel 1972’de Fransa’da yayımlanan İnsanlık Güldürüsü’nde Yüzler ve Bildiriler başlıklı çalışmasıyla doçent unvanı; 1978’de yayımlanan “Les Coordines Narratives” isimli çalışmasıyla da profesör unvanını alarak İstanbul Üniversitesine döner.

 

Yücel, bu tarihten emekli olacağı 2000 yılına dek İstanbul Üniversitesinde öğrenci yetiştirir. Kendisinin de yazınsal öğrenciliği hiç bitmez. Yazdığı romanlarla kendini geliştirerek yoluna devam eder. Öyle ki ilerleyen yaşında ilk yapıtları sorulduğunda bazılarının üstünde oynama yapmak istediğini hatta Vatandaş’ın ilk baskısı ile yirmi yıl sonraki baskısının arasında değiştirilen metinler olduğunu söyler. Bu, Yücel’in dil kullanımındaki özenin, yazı dilinin olgunlaşmasıyla eriştiği kazanımların somut göstergelerine örnektir. Yayımlanan ilk romanı ile ikinci romanı arasında otuz iki yıl gibi büyük bir zaman diliminin olmasını da yazı dilinin her geçen gün kendini güncellemesine, güçlendirmesine bağlayabiliriz. Ki Yücel sabırlı ve öğrenmeye hep açık bir yazardır.

 

Tahsin Yücel, öykülerinde mekân olarak çocukluğunu geçirdiği memleketinin mahallelerini seçer. Birçok öyküsünde de karakterlerin yine memleketinin hafızasına armağan ettiği gerçek tiplemeler olduğunu söyleyebiliriz. O, öykü ve romanlarını mizahi ve toplumsal gerçekçi bir tavırla kâğıda aktaran bir biçeme sahiptir. Toplumsal eleştirisini de yine aynı tavırla yapar. Romanlarına konu olan karakterler gerçek kişilerdir, anlattığı olaylar akla aykırı ya da gerçeküstü olaylar değildir. Kurmaca için seçtiği mekânlar; ya kırsalın sakin, doğal ve içtenliğini koruyan meskunları ya da kentin karmaşık, çarpık ve kalabalık ortamlarıdır. Toplumsal olan her şeyi romanına konu edinen Yücel’i bu yönüyle toplumun içinden görmek yapılabilecek en sıradan okur yorumu olacaktır. Yücel, yapıtlarında yalın bir dil, dolambaçsız bir anlatım ve bizden karakterler kullanarak Türk halkının gerek eleştirel gerek trajikomik gerekse dramatik yaşantılarından örnekler sunar. Yani elindeki aynayla bizi bize gösterir. Bu yönüyle onun yapıtlarının göründüğü gibi olması, okunduğu gibi anlaşılması işten değildir. Zira Tahsin Yücel’in kaleminin en büyük kozu da bu yalınlıktır. Onun romanlarındaki zenginliği yalınlığıdır. Romanlarında okuru içinde bulunduğu toplumdan uzaklaştırmaz aksine okurunu toplumsal farkındalığa yönlendirir. Batıgün Sarıkaya’nın da dediği gibi; “Tahsin Yücel romanlarında dolaşmak; sabırlı, tutkulu edebiyatseverler için başlı başına bir serüvendir.”

 

Türk edebiyatına onlarca deneme, eleştiri, öykü, roman ve çeviri kitap kazandıran Tahsin Yücel, 22 Ocak 2016’da aramızdan ayrılmıştır. Şimdilerde adını yeni duyanlar ya da yeniden duymak isteyenlerin onun geride bıraktığı yazınsal yapıtlara geç kalmışlık duygusu ile sarılmalarını umuyorum.

 

Yaşar Ercan

 

Evelâhir Sayı - 6